14 Aralık 2011 Çarşamba

ahhh bu insanlık kavramı yok mu?

Bilmiyorum var mı diye düşünmüyorum da değil hani,kime göre?neye göre?nasıl bir insanlık kavramı var ki? insanlık kavramı diye bir şey olmalı mı?neden olmalı kime ne yayayı var?ya da olmamasının kime zararı var? belki de en çok düşündüğüm sorulardan biri de ben şu genellemeye giren insanlık olgunun içerisinde yer alıyor muyum,almıyor muyum? neden bu sorulara mı takıldım..? şöyle açıklamaya çalışıyım; 
 İnsan olabilmek için,insanlık duygularına,egolarına yeri geldiğinde üstünlük kurma çabalarına girmen gerekiyor en önemlisi insan hayatın da var olan önemli bir unsur -Aşık olmalı ve daha da kötüsü acı çekmeli insan hiçbirşeyi tadında yaşayamamalı eli kolu bağlanmalı olaylara bazen tepkisiz kalmalı!! 
 Ama niye neden öyle olmalı,insanın olduğu bir yerde bu tür saçmalıkların yaşanmasının nedeni nedir? neden insan olayların asıl(reel) kişi olarak kendisi direkt gelişen olaylara yeri geldiği zaman özgür iradesiyle müdahale edemiyor?
-Evet şunu istiyorum,bunu istiyorum,şöyle yapmak istiyorum,seni istemiyorum... diyemiyor acaba??
 kendimce çıkardığım sonuç. ne mi?
İnsan yaratıılışında bile kendinin varoluşuna dahi nasıl müdahale edememiş ise yani bir çömlek,çömlekçiye dönüp;-''beni böyle yoğurdun?''diyemiyorsa... Bence öyle bir güç var ki yer yüzünde Tanrı'dan bahsetmiyorum tabi,insanın ne yapacağını daha önceden bilen,olayların nasıl gelişmesi gerektiğini yönlendiren her şeyi; Örümceğin ağı gibi itinayla bir o kadar sık dokumuş ki,iradesi zayıf olan ademoğluna,bunun karşısında sadece itiaat etmek kalıyor peki gel-gelelim ademoğlu ne yapıyor?
-Tabi ki değiştirmek için herhangi bir çaba göstermiyor;bununla kalmayıp,
-kaderimde bu vardı,nasip,olur öyle şeyler bir daha kine artık,alın yazısı diyerek o bahsettiğim gücün egosunu da tatmin ediyor tabiri caiz ise g.tünü kaldırıyor;işte Ademoğlunun nefes aldıktan tasavvufi konuları geçiyorum tabi ki onlardan sonra da,sonra olaylar karşında öylesine zayıf tepkiler versin diye yaratılmış..
Nihai sonuç olarak bu sefer de ''Keşke!''(pişmanlık,çıkışı olmayan yolun sonun da vb olayların sonun da söylenmesi en çok sevilen)lafı çıkıyor karşımıza;
-Keşke öyle davranmasaydım,Keşke bende de olsa keşke keşke keşke....
İşte tam olarak yeri gelmişken benim isyan ettiğim nokta burası işte
-Ne kadar sürecek?ne zaman karşı gelebilecek?
Bence ne zaman mı... insan ne zaman O' gücün elinde ki son koz olan ve insanın kullanmakta direndiği ama kaçış yolunun bi bu olduğu 'Düşünce Gücü' kullanabilirse o elindeki sihirli sopayı kullanabilirse.. tabi bu benim nâcizane fikrim bir de son olarak şunu söylemeden geçemiyecegim ama...
Bu Hiçbir zaman olmayacak çünkü insan,insanlık olgusu tâbiatı gereği Zayıf ve hep öyle kalıcak,buna mahkum,dört duvar arasında buna esir,o' gücün padişalığında ona köle...
Bu yüzdendir ki Ben artık tabiata,yaratılışıma karşı gelmiyorum onunla yaşamayı öğrendim,mutlu muyum?
Evet...ama şu insanlık egosu yok mu beni benden alıyor;mutluyum ama bir gün zarımın 7-7 gelmesini beklicem sabırla ..işte o zaman bu haya ta;
-Şah ve Mat deyip oyunu kazanıcam!

2 yorum:

  1. düşünce gücü odaklanma ile saglanılabılıyor, lakin hayata karsı elımızdekı zarları bıle atarken şans'a inanmak tek çıkar yolu gözüküyor bence.
    ama en önemlisi talih , kader , şans faktörlerinin iç içe gecmesi ve doğuştan gelen aczliktir bana göre. :)

    YanıtlaSil
  2. katılıyorum acizlik kısmına ama şans kader talih bunları kendi elimizle yaratıp ona inanmamıza değil bunu şeye benzetebiliriz;misal bir şey yaratma çabasına giriyoruz bizi mutlu edecek örneğin bir içecek sonra da onun içine yararından çok zararı olan şeyler koyuyoruz ilk etapta güzel geliyor ama yavaş yavaşş seni öldürüyor sonra da buna kader talih yada
    -şansa bak hiç olacak iş mi gelip te beni buldu. diyoruz
    işte buna inanmıyorum,sorguluyorum da..

    YanıtlaSil