23 Aralık 2011 Cuma

... O Güç!

   Hani tüm insanlığın,yer yüzündeki var olan en küçük varlığı bile yaratan ve insanlığın evvelinden ahiretine,sadece kendi ahiretine değil sonu belli olmayan bu yolda kaç insanoğlunun ahiretine kadar süreceği, belli olmayan bu yolun yöneticisinin,sadece bir Güç olması ne kadar tuhaf değil mi?
   Etrafıma bakınıyorum sadece;birçok çeşit diye tabir edebileceğimiz insan tipi var.Peki neden bu kadar çeşit anlamak mümkün değil!aslında yazarken aklıma geldi ve o kadar da önemli bir cevap olmayacak benim için bunun cevabı aslında merak ettiğim soru;beni yaratan o güç,karşıma çıkan beni yıldırmaya çalışan,soluduğum nefesin içimi ferahlatmasına izin vermeyen,benim gibi görünen,giyinen,hareket eden yani sadece fiziksel olarak bana benzeyen''tabirimi maruz görün yada benim ona benzediğim''insancıklarla yaratan güç aynı mı?
       -Tuhaf değil mi...?
        -Bana Tuhaf gelmiyor diyebilirsin.
  Hayır öyle olmamalı! benim istediğim bu değil,yaratan onu niye böyle beni niye böyle yaratmış diye hayıflanmak değil amacım;naçizane bana tuhaf geliyor;çünkü olan-biten birçok şey var tabi senin istemediğin hatta polyanacılık yapacağım ama kötü şeyler gözünün önünde oluyor;ama olanlara neden olan kişi kim?Tabi ki insan,sen olsan o olanları yapar mıydın? Hayır diye düşünüyorsun ama yapan da insan sen de insansın
...Peki bu aşamada Tuhaf geliyor mu?
Neyse ki sadece öylesine kötü bir olgu değil bu;senin bildiğin bir çok şeyi diğer birçok insan bilmiyor ve buna mukabil o birçok çeşit insanın bildiği ve aralarında belki de seni,istediğin konuma getirecek birçok şey var ama sadece sana bir şeyler katanlarla tanışmak olsa şu dünya da da bazılarına kendini anlatma derdine düşmesek.
 Ben beceremiyorum kendimi anlatmayı :)
 Belki de en sevdiğim özelliklerimden biridir;çok kişiyle tanışmam ve daha çok kişiyi tanımaya çalışmam çünkü illaki hepimizin ortak olan noktası vardır bu da beni özüme kavuşturur diye düşünüyorum hatta o Güce.. 
   Ne dersiniz? sizce de bu yol da başarılı olur muyum?
  -zaman gösterecek...
  Küçüklüğümden beri sürekli hayatıma 10 insan giriyor veyahut 1'i çıkıyor,bu insanlığın temelinde olan bir şey;bir çok kişiyle tanışıyorsunuz.Çark öyle dönüyor elinde olmadan senin iradende değil bu,sen sadece o yaratan gücün kurduğu düzende görevini yapıyorsun buna mecbursun:)
 İlla ki aralarında birinin yada bir birkaçının sizde bir izlenim bıraktığı oluyordur;arada bu izlenimlerinizi kıyaslayın,sizde birçok kişiyle tanışın,tanıyın ortak nokta bulmaya çalışın! kim bilir benden daha hızlı varırsınız belki de nihai sonuca...
   Bunu bir merdivenin basamakları gibi düşünün;her basamak bir insan.Ona basınca ayağınızla hissedersiniz ve kendinizi bir üstüne atarsınız;yani onu tanımışsınızdır artık ve bir sonrakine geçmek için hazırsınızdır... 
  ..öyle öyle son basamaktan sonrası da  açmak istediğiniz kapının ardında ki de sizin bütün izlenimlerinizden çıkan ortak payda yani.. o Güç olacaktır.
 hee bu insanlar iyi olacaktır diye düşünmeyin size iyi yanaşacaktır yada sıcak kanlı olacaktır,hayır hayır aksine çok çirkef biriyle bile tanışıyor olabilirsiniz yada hayatınız da vardır öyleleri..
    ..   derken kolay olduğunu ve gerçekten benim istediğim sonuç ile sizin istediğiniz şeyin aynı olduğundan dolayı  bunları yapın demiyorum! Sadece öyle düşünüyorum,tuhaf!!!
  Yok ben bunları düşünmüyorum ne gerek var? diyorsanız eğer size şunu söyleyebilirim her tip insanlarla  tanışın hatta elinizden geliyorsa farklı olsunlar birbirinden olabildiğince.. her tanıştığınız size bir şeyler katar siz istemeseniz de etkilenirsiniz ondan tabi kötü bir şeymiş algılamayın bunu bu da belki de sizi mutlu edecek şeylerdir;günümüz de biraz mutlu olmak için çok çaba sarf ederken bu yolla az çabayla biraz da olsa mutlu olma ihtimaliniz olur.. Şunu da unutmayın ki sizinde birilerine katkınız olabilir;bu katkıyı sağladığınız kişiyi mutlu ederse;insanın doğasında olan ego tavan yapar,vicdanınız huzur dolar bu da sizi mutlu yapar..
  Tuhaf değil mi?

14 Aralık 2011 Çarşamba

ahhh bu insanlık kavramı yok mu?

Bilmiyorum var mı diye düşünmüyorum da değil hani,kime göre?neye göre?nasıl bir insanlık kavramı var ki? insanlık kavramı diye bir şey olmalı mı?neden olmalı kime ne yayayı var?ya da olmamasının kime zararı var? belki de en çok düşündüğüm sorulardan biri de ben şu genellemeye giren insanlık olgunun içerisinde yer alıyor muyum,almıyor muyum? neden bu sorulara mı takıldım..? şöyle açıklamaya çalışıyım; 
 İnsan olabilmek için,insanlık duygularına,egolarına yeri geldiğinde üstünlük kurma çabalarına girmen gerekiyor en önemlisi insan hayatın da var olan önemli bir unsur -Aşık olmalı ve daha da kötüsü acı çekmeli insan hiçbirşeyi tadında yaşayamamalı eli kolu bağlanmalı olaylara bazen tepkisiz kalmalı!! 
 Ama niye neden öyle olmalı,insanın olduğu bir yerde bu tür saçmalıkların yaşanmasının nedeni nedir? neden insan olayların asıl(reel) kişi olarak kendisi direkt gelişen olaylara yeri geldiği zaman özgür iradesiyle müdahale edemiyor?
-Evet şunu istiyorum,bunu istiyorum,şöyle yapmak istiyorum,seni istemiyorum... diyemiyor acaba??
 kendimce çıkardığım sonuç. ne mi?
İnsan yaratıılışında bile kendinin varoluşuna dahi nasıl müdahale edememiş ise yani bir çömlek,çömlekçiye dönüp;-''beni böyle yoğurdun?''diyemiyorsa... Bence öyle bir güç var ki yer yüzünde Tanrı'dan bahsetmiyorum tabi,insanın ne yapacağını daha önceden bilen,olayların nasıl gelişmesi gerektiğini yönlendiren her şeyi; Örümceğin ağı gibi itinayla bir o kadar sık dokumuş ki,iradesi zayıf olan ademoğluna,bunun karşısında sadece itiaat etmek kalıyor peki gel-gelelim ademoğlu ne yapıyor?
-Tabi ki değiştirmek için herhangi bir çaba göstermiyor;bununla kalmayıp,
-kaderimde bu vardı,nasip,olur öyle şeyler bir daha kine artık,alın yazısı diyerek o bahsettiğim gücün egosunu da tatmin ediyor tabiri caiz ise g.tünü kaldırıyor;işte Ademoğlunun nefes aldıktan tasavvufi konuları geçiyorum tabi ki onlardan sonra da,sonra olaylar karşında öylesine zayıf tepkiler versin diye yaratılmış..
Nihai sonuç olarak bu sefer de ''Keşke!''(pişmanlık,çıkışı olmayan yolun sonun da vb olayların sonun da söylenmesi en çok sevilen)lafı çıkıyor karşımıza;
-Keşke öyle davranmasaydım,Keşke bende de olsa keşke keşke keşke....
İşte tam olarak yeri gelmişken benim isyan ettiğim nokta burası işte
-Ne kadar sürecek?ne zaman karşı gelebilecek?
Bence ne zaman mı... insan ne zaman O' gücün elinde ki son koz olan ve insanın kullanmakta direndiği ama kaçış yolunun bi bu olduğu 'Düşünce Gücü' kullanabilirse o elindeki sihirli sopayı kullanabilirse.. tabi bu benim nâcizane fikrim bir de son olarak şunu söylemeden geçemiyecegim ama...
Bu Hiçbir zaman olmayacak çünkü insan,insanlık olgusu tâbiatı gereği Zayıf ve hep öyle kalıcak,buna mahkum,dört duvar arasında buna esir,o' gücün padişalığında ona köle...
Bu yüzdendir ki Ben artık tabiata,yaratılışıma karşı gelmiyorum onunla yaşamayı öğrendim,mutlu muyum?
Evet...ama şu insanlık egosu yok mu beni benden alıyor;mutluyum ama bir gün zarımın 7-7 gelmesini beklicem sabırla ..işte o zaman bu haya ta;
-Şah ve Mat deyip oyunu kazanıcam!

11 Aralık 2011 Pazar

yaşamak...mı ?

   Herkesin içinde bulunduğu fakat herkesin kendine ait olduğu dünyada yaşıyoruz,peki biz kendi dünyamız da mı yaşıyoruz?
          İnanın cevabını dahi veremeyecek birçok insan var neden mi?
  Çünkü,artık insanoglunun hayatın acımasızlığı karşısında hayatla mücadele etmeyi ögrenmiş,bağısıklık kazanmış hatta iş;ne yazıkki tiryakilik yaratmış gibi göürünüyor insan artık hayatın acımasızlığını hissetmek istiyor soludugu her nefeste.. ve kendi benliğini,yaşama amacını bi kenara bırakarak hayatın aacımasızlığı için yaşıyor olmuyor mu sizce de?
 İşte hayat öyle türlü türlü oyunlarını önümüze sunuyor neyi seçeceğini tabiki de Başrol oyuncusuna Sana veriyor iyi değerlendir.Hayatla,hayatın hazırladığı oyunu oynamak hoşur tabi doğru kartları oynarsan:)
hee.. doğru kartı oynayamadın mı dert etme kendine mutlak olan bişe var oyunu hayat kazanıyor...

9 Aralık 2011 Cuma

Nasıl Başlam Ki..

Su gibi aziz olmak tek amacım;onun gibi yolumu bulmak pusulasız.. 
Öyle başladığıma aldanmayın lütfen!
 Sevgili blogger yada dear blogger,Sevgili günlük,yâ mahzani (arapça),chers quotidienne(fransızca) diye mi başlamam gerek yada başlık atarak mı başlamam gerekiyor bilmiyorum ama ilk paylaşacağım yazı olduğun için seni en âfilli kelimelerle süsleme çabasını göstermeyecem;çünkü her ne kadar öylesine âfilli betiyeler yazmaya çalışsam da yazdığım ilk yazı olmandan ötürü çıraklık dönemimin ibaresi olacaksın;öyle ki umutsuzluğa kapılma ilk yazım olman demek değildir ki önemsizsin! kaldı ki sen ilk göz ağrımsın ilksin hep öyle kalıcaksın bunun niyâhetinde de Özelsin! :)